- Ehl-i nefs olanların hali meydandadır; kendisinin üzerinde olanlara yaltaklık ederler ve kendisinden aşağı olanlara da büyüklük taslarlar.
- Ey derviş, her ne ister isen kendinden iste. Senin öyle yapman lazımdır ki suyu kendi kuyundan çıkarasın.
- Agâh ol! bir zâlimin yaptığı hücum ve zulüm hakikatte ancak kendisine karşı vâkî olur.
- Birçok “ulemâ” nâmı altında bulunan tâife vardır ki bunlar kördürler ve onlar hakîkatta ulemâ değil, “ulu âmâ”dır.
- Öyle bir körsün ki, odun ile ney arasını tefrik edemiyor, kamil ile nakısı birbirine karıştırıyorsun.
- İnsân-ı kâmil nutuk ile mânâ sofrası kurduğu vakit onun kelâm sofrası üzerinde her âkılin istîdâdına münâsib bir nîmet-i mânâ bulunur.
- Bir şeyi bulmak için evvelen onu bilmek lazımdır; bâdehu istemek ve aramak şarttır. Zîra bilinmeyen şey taleb olunmaz ve taleb olunmayan bulunmaz.
- Ten sıhhat ve kuvvetde oldukça nefs kâmilen kendi hazzına ve lezzâtına dalar ve rûhu mağlûb eder ve cân hasta olur. Bu mânâya binâen hadîs-i şerîfde “Allah Teâlâ bir kulunu sevdiği vakit onu mübtelâ kılar. Ve malı gitmeyen ve cismi hasta olmayan kulda hayır yokdur” buyurulur.
- Kendi aslından uzak düşen her bir kimse evvelki vuslat zamanını ister; çünkü kendi aslının âşıkıdır; ve bu aşk insân-ı kâmilde ziyâdedir.
- Nefse bir sûret verilse şekli şudur: Başı kibir, gözü ucûb, ağzı hased, dili yalan ve gıybet, kulağı unutkanlık, göğsü kin, karnı şehvet ve iftira, elleri hıyanet ve sirkat, ayakları emel, kalbi gaflet ve ruhu küfürdür.
- Hak Teâlâ cemâli sever. Çünkü cemâl mahbûb li-zâtihîdir. Hüsn-i Leylâ’da Mecnûn’un gözüyle kendi cemâline nazar eden O’dur ve Mecnûn, Leyla sûretinde kendini sever.
- Ayıklık rûhaniyet âlemindendir ve o âlemin hükmü galebe ettiği vakit nazarda bu cihânın hâl ve şânı alçak ve ehemmiyetsiz kalır.
- ‘biz âlem-i melekûta nerede girelim’ diye sorarsan derim ki o âlemin kapısı yoktur, belki her tarafı açık bir âlemdir, onu örten senin senliğindir.
- Söz, dinleyen kimselerin kabiliyeti kadar gelir. Bir kimse ne kadar emer ve beslenirse hikmet sütü o kadar nâzil ve zâhir olur.
- Âşığın illeti, başka illetlere benzemez. Aşk öyle bir şeydir ki onunla Hakk’ın sırlarının kokusu duyulur.