İlk elektrikli telefon, 1876 yılında Alexander Graham Bell tarafından yapıldı. Bu ilk aygıt, uzun mesafeler arasında kullanıldığında, çok zayıf bir ses üretti. Ancak zaman içinde, telefon çok hızlı bir gelişim gösterdi. 1892 yılınd, Ericsson manyetolu telefonu yaptı. Bu yeni aygıt, bugün kullandığımız telefona, Bell’in yaptığına oranla daha çok benziyordu.
İki telefon konuşmaları, ancak tellerin yardımıyla gerçekleşiyordu. Günümüzde ise, telefon konuşmaları yine teller aracılığıyla gerçekleştirebildiği gibi, radyoların ve hatta haberleşme uydularının katkılarıyla da sesleri bir yerden bir yere iletme olasıdır. Herhangi bir numarayı aradığınızda telefonunuz, elektriksel uyarılar yayınlar. Bu uyarılar, santrale ulaştığında santral kendiliğinden bir işlem yapar ve sizi aradığınız numaraya bağlar.
Siz konuşmaya başladığınızda, sesiniz telefon amacının ağızlık bölümündeki diyaframa çarpar. Minik karbon parçacıkları üzerinde konumlandırılmış olan diyaframda titreşme başlar. Karbon parçacıklarının elektriksel dirençleri üzerinde uygulanan baskıya göre değişir. Bunun sonucu olarak da ortaya değişik elektrik akımları çıkar. Bu değişen akımlar, bir kablo aracılığıyla bir başka telefonun amacındaki kulaklığa ulaşır. Kulakliktaki elektromıknatıstan geçerek yeniden sese dönüşür.
İşte bize kısa görünen bu işlem, bir çok aşamadan geçerek bizlere ulaşır.
Categories: Ana Sayfa