İnsanlar dah kağıt üzerine yazı yazmayı bilmedikleri sıralarda eşyalar ile uzun mektuplar düzerlerdi. Eski çağlarda İskitler, bir gün komşuları olan İranlılara mektup yerine bir kuş, bir fare, bir kurbağa ve beş tane de ok göndermişlerdi. İskitler bu garip koleksiyonla komşularına şunu anlatmak istemişlerdi: “Bir kuş gibi uçmayı, bir fare gibi toprak içine gizlenmeyi, kurbağa ibi bataklıkta sıçramayı biliyor musunuz? Eğer bilmiyorsanız, bizimle savaşa kalkışmayınız! Topraklarımıza ayak bastığınız anda, oklarımız altında yok olursunuz.”
Şimdi kullanmakta olduğumuz harfler, bunlardan ne kadar süssüz, na kadar yalındır. Konuşan eşyalardan konuşan mektuba, bizim anladığımız biçimde gerçek mektuba ulaşması için daha uzun bir zaman geçmesi gerekti. O çağlardan bugünkü yazı dili dönemine geçmek hiç de kolay olmadı. Zamanında olan bitenleri yazmak ya da haberleri ulaştırmak yolları pek çoktu. Ama bunların içinde yalnız bizim bugün yararlanmakta olduğumuz yol; yani, harflerle yazı yazmak yolu başarı sağladı.
Acaba insanlar harflerle yazı yazmasını nasıl öğrendiler? Bu, kuşku yok, birdenbire olmadı. İnsanlar başlangıçta yazı yazacak yerde resim yapıyorlardı. Bu resimler bize ilk insanların inançlarını anlatmaktadır. Herhalde ilk mağara adamları da tıpkı Kızılderililer gibi kendilerinin yırtıcı bir hayvandan geldiklerini sanıyorlardı. Mağara insanlarının yaşadığı çağlardan bu yana binlerce yıl geçti. Bu insanlar bize çok az benziyorlardı. Eğer mağara insanlarının mağara duvarlarına yaptıkları resimler olmasaydı, bu insanların neler düşündüğünü ve nelere inandıklarını asla bilemeyecektik.
Categories: Ana Sayfa