Ana Sayfa

AHMET MURAT SÖZLERİ

  • İç değişince ,dış ta değişir.
  • O zaman bir hayal daha kuralım: Bir ikindi vakti oturmuşuz, Mescid-i Aksa’nın avlusundayız.
  • Ezanlar sadece minarelerden okunmaz, insanın içinde de okunup durur.
  • Ancak kötü yazarlar iz bırakmak için yazarlar.
  • İç dünyamız arındıkça ve güzelleştikçe, arınık ve güzel olanları kendimize çekebileceğiz. Kuşlar sohbete gelecekler, ceylanlar başlarını dizimize koyacaklar.
  • Karşındakini dinlemenin ödülü, kendini anlamaktır.
  • Evde güçlü ve mümin kadınlar, camide sıkı bir cemaat, işleyen tekkeler, hadis halkalarında yetişen gençler…
  • “Âşık o” demişti, bir büyüğüm. Ne alakası var yahu? Hepimiz âşığız. “Hak âşığı o.”
  • Daha da iyisi oldu, sevdiği ona vardı, evlendiler.
  • İç dünyamız arındıkça ve güzelleştikçe, arınık ve güzel olanları kendimize çekebileceğiz. Kuşlar sohbete gelecekler, ceylanlar başlarını dizimize koyacaklar.
  • Görmeyen kurtulu. Görmeyi sürdürdüğümüz sürece bilelim ki gördüğümüz o şey bizim onarılması ve terbiye edilmesi gereken niteliğimizi ifşa etmektedir.
  • Sezai Karakoç’un, iyi bir şiir için koyduğu ölçüt; şiirin okurunun, o şiiri okuduktan sonra artık eskisi gibi biri olmadığıdır. İyi bir şiir, okurunu değiştirir.
  • Görünmediğimizde yok olduğumuzu, unutulduğumuzu, yer kaplamaz olduğumuzu sanıyoruz. Yeterince iyi, yeterince derin, yeterince hakikatli göremediğimizden olsa gerek, gördüklerimiz bizi yeterince meşgul etmiyor. Biz, görünmenin telaşındayız.
  • Üslubu kaybetmenin bedelini camimizi, çarşımızı, şehirlerimizin karakterini, tekfircilik karşısında hassaten mukavemetli olan dilimizi ifsat etmekle ödüyoruz.
  • Sokrates in kendisini öldürecek olan baldıran zehri hazırlanırken flütle yeni bir ezgi öğrenmeye çalıştığı söylenir. “Ne işe yarayacak ki bu?” diye ümitsizce sorarlar. “Yeni bir ezgi öğrenmeye.” der filozof.
  • Nazlı yârini kaybeden aşığın acısından bize, dünyanın faniliğini, feleğin sillesini, ölümün yakınlığını, sevincin geçiciliğini duyuran bir şey ulaşır. Biz de mübalağasız yaralanırız.
  • Uzun upuzun bir yolculuktu umduğun oysa, deniz tuzu salkımlarıyla süslü sokaklar, kitaplardan taşmış yirmi bin fersah, kitapların mühürlediği, serkeş naraların akkorla aşılandığı, bitmeyen, genç öldüren bir uzun sefer. Tavan aralarında hak etmiştin sen onu, cinlerin Kudüsünde, hac mayalanan sandıklarda, sosyal beceriksizliğinde, sinbad kardeşliğinde, usul usul hak etmiştin, yudum yudum, uyku uyku, çırpın çırpın hak etmiştin, dalga dalga, kitap kitap hak etmiştin, uzun bir gençlikti umduğun hatırla, cennetten düşüşünü unutturacak, uzun, gün doğardı dönecekti çünkü kırlangıç, kuzgun, gagalarında gidilmez kıtaların eti, kalbi hâlâ atan lokmalar.
  • Biz görünmenin telâşındayız. Kalabalık bir sınıfta yapılan yoklamada, yok sayılma korkusuyla oturmayan, eli aşağıya inmeyen, endişeyle dolu çocuklar gibiyiz.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.